JAPONYA’DAKİ TÜRK-TATAR DİASPORASI

Volga-Ural bölgesindeki Tatarlar, 1917 Rus Devrimi’nden sonra Japonya, Mançurya ve Kore’ye göç etti. Binden fazla kişi savaş öncesi Japonya’ya, özellikle Tokyo, Nagoya, Kobe veya Kumamoto’ya yerleşti. Tokyo’daki Tatar topluluğu, 1920’lerden 1933’e kadar Kurbanali’nin girişimi altında kuruldu. Bu topluluk, İshaki’nin 1933’te olay yerine gelmesinden sonra iki gruba ayrıldı. Tatar göçmenlerin büyük bir kısmı İshaki önderliğindeki İdil-Ural Türk-Tatar Kültür Derneği çatısı altında toplansa da Tokyo’daki göçmenler arasında bir mücadele yaşandı. Kobe’de ise Tatar toplumu Kobe Camii etrafında caminin imamlığını da yapan Molla Medyar Şamguni liderliğinde örgütlenmişti. 1938’den 1945’e kadar, Tatar toplumundaki değişim Japonya’daki siyasi duruma bağlı kalmıştır. Dönemin Japon İslam Politikası, Tatar toplumunu birleştirmek ve kendi propaganda faaliyetlerinde faydalanmaktı. İshaki ve Kurbanali’nin 1930’ların sonlarında Japonya’dan ayrılmasından sonra, Abdürreşid İbrahim Tatar cemaati lideri olarak kabul gördü. Japonya’daki Tatar göçmenlerin sayısı II. Dünya Savaşı sonrası dönemde azalmaya başlamış, birçoğu 1953’te Türk vatandaşlığı aldıktan sonra Türkiye’ye, ABD’ye ve başka yerlere taşınmıştır. Günümüzde sayılarının 60 kadar olduğu tahmin ediliyor.

Tatarların Sosyal Hayatı

1921’den itibaren Japonya’ya gruplar halinde gelen Tatar göçmenler Japon toplumuna hızla entegre olmaya gayret etmişlerdir. Genellikle terzilik, kumaş alım-satımı gibi işler yapıyorlardı ve Batı tarzı giysilerin moda olması sayesinde ticari açıdan ilerliyorlardı. Dini ve milli bayramlarda bir araya gelerek aralarındaki bağları güçlü tutmaya ve sosyalleşmeye gayret gösteriyorlardı. Zaman içinde Japonya çapında üne kavuşan aktör Roy James (Hannan Safa; 1929-1982), profesyonel güreşçi, hakem ve aktör Yusuf Toruko (Yusuf Omar; 1931-2013), aktör Osman Yusef (Osman Yusuf; 1920-1982), aktör Enver Altenbay (1925-2004) ile yazar Komatsu Emel (1984- ) gibi isimler bu topluluğun içinden çıkmıştır.

Mekteb-i İslamiye

Muhammed Abdülhay Kurbanali’nin önderliğinde, Mekteb-i İslamiye adıyla kurulan ilk Türk-Tatar okulu 2 Ekim 1927’de Tokyo’nun Shin-Ōkubo semtinde kiralanan bir evde açılmıştır. Ev cami ve toplanma mekanı olarak da kullanılıyordu. 3 Ekim 1928’de yine Kurbanali’nin girişimiyle kurulan Tokyo Müslüman Cemiyeti de okulun gidişatına destek veriyordu. Ancak bir müddet sonra mal sahibi ile yaşanan sorunlar nedeniyle okul önce Ōkubo sonra da Kashiwagi semtlerine taşınmak zorunda kaldı. Taşınmaların eğitimin sürekliliğine zarar verdiğine karar veren topluluk aralarında para toplayarak ve Japon hükümetinin desteğini de alarak bir bina satın almak yoluyla 1931’de okulu şimdiki Tokyo Camii’nin bulunduğu yere, Yoyogi semtine kalıcı olarak taşıdı. Açılış törenine Japonya’nın önde gelen isimlerinden çok sayıda misafir katıldı ve tören Rusya ve Çin’de yaşamakta olan tüm müslümanlara gazete ve dergiler yoluyla duyuruldu.

Okula başka şehirlerden ve hatta Kore’de yaşamakta olan ailelerden gelen talep üzerine öğrenci sayısı artınca ders kitaplarına duyulan ihtiyaç da artmıştı. Öğrenciler Tatar dili, Rusça ve İngilizce dersler alıyordu ancak temel eğitim dili Japonca ve müfredat da Japon kanunlarına uyumlu hazırlanmıştı. Başlangıçta veliler kitapları el yazısı ile çoğaltmaya gayret etseler de ders kitapları ihtiyacı önemli bir sorun haline gelince basılmaları için yöntemler düşünülmeye başlandı. Böylece bir matbaa kurulması fikri doğmuştur.

Matbaâ-i İslâmiye

Türk-Tatar topluluğunun tarihinde 1928 yılında Kurbanali’nin girişimleri ile Tokyo’da Mahalle-i İslâmiye Matbaası ya da diğer adıyla Matbaâ-i İslâmiye‘yi kurulması önemli bir dönüm noktasıdır. Bu matbaanın kurulmasındaki temel sebep vatanlarından ayrılmak zorunda kalmış Tatarların kitap ihtiyacını karşılamak ve dinî-millî duygulan yaşatacak yayınlar yapmaktı. Bu amaçla, genç Türkiye Cumhuriyeti 1928 yılındaki Harf İnkılâbı ile Arapça harfleri bırakarak Latin harflerini kullanması üzerine İstanbul’da bulunan bir gazetenin eski harf ve kalıpları satın alınarak Japonya’ya gönderildi ve Ocak 1930’da Matbaâ-i İslâmiye faaliyete geçti. Yıllar içinde bu matbaada basılan 39 kitaptan; 19 kitap dinî, 8 kitap edebî, 4 kitap dilbilgisi, 1 kitap müzik ve 7 kitap da değişik konularla ilgilidir.

Matbaada ayrıca 1936’da İlan-ı Hakikat Gazetesi  yayımlanmaya başlar. 4-5 sayısı çıkan bu gazete daha sonra kapanmıştır. Bu gazeteden başka 25 Mayıs 1931 tarihinde Yapon Muhbiri adında bir dergi çıkarılmış fakat 4-5 sayıdan sonra (1932’den itibaren) Yeni Yapon Muhbiri adı altında yayınına devam edilmiştir. Bu dergi, Japonya’da ve Japon işgalindeki bölgelerde yaşayan İdil-Ural Türkleriyle diğer Müslümanlar hakkında haberler yayınlıyor, aynı zamanda İslâm Dünyasına Japonya propagandası yapılıyordu. Otuzüç ayrı ülkeye gönderilen bu dergi, Müslümanlar arasında oldukça ilgi çekiyordu. 1938’de Kurbanali’nin siyasî bir kararla tarafından yurtdışına sürülmesiyle, dergi yayınına son vermiştir.